top of page

Vicdan Buluşmaları Devam Ediyor

Güncelleme tarihi: 4 gün önce

4 Mayıs 2024 Tarihli Vicdan Buluşması

Vicdan Vakfı’nın öncülüğünde her hafta düzenlenen Vicdan Buluşmaları, çeşitli mağduriyetlerin toplum üzerindeki etkilerini gündeme getirerek, insanların seslerini duyurmayı amaçlıyor. Bu haftaki buluşmada, farklı meslek gruplarından ve yaşam hikayelerinden mağdurlar, yaşadıkları süreci ve bu sürecin etkilerini anlatarak, toplumun vicdanına seslendiler.



Demir yollarında müfettiş olarak çalışırken KHK ile işinden ihraç edilen Mustafa Adıgüzel, yaşadığı süreci ve KHK mağduriyetinin toplum üzerindeki etkilerini anlattı. Adıgüzel, KHK ile ihraç edilenlerin nasıl hayatta kalma mücadelesi verdiğini anlattı. İhraç sürecinin hükümetin güvenlikçi politikalarının bir sonucu olduğunu ve bu süreçte hükümetin istediği her şeyi yapabilme gücüne eriştiğini ifade etti. Adıgüzel, “İnsanlar KHK ile ihraç oldukları anda kendilerini ifade edebilecekleri herhangi bir siyasi mekanizma, herhangi bir sivil toplum mekanizması ya da seslerini duyurabilecekleri herhangi bir ortam olmadan tamamen yapayalnız ortada kaldılar.” dedi.





İhraç edildikten sonra yaşanan zorlukları ve dışlanmaları anlattı. Kamudan yasaklandıktan sonra iş bulma sürecinde yaşanan zorlukları, kendi iş yerini açanların süreçte maruz kaldığı tacizleri paylaştı. KHK ile ihraç edilen kişilerin sosyal hayattan tamamen izole edildiğini ve bu durumun ağır travmalara neden olduğunu belirtti.


Adıgüzel, “Türkiye’de bugüne kadar çok büyük insan hakları ihlalleri yaşandı, bunların hepsi toplumsal tarihsel süreçlere dayanan şeylerdi. Bir günde ortaya çıkarılan bir gecede yaratılan travmalar değildi. Bizim KHK sürecimiz bu şekilde oldu. Bu nedenle KHK travmasının bugüne kadar Türkiye’de yaşanan en büyük travma olduğunu düşünüyorum.” dedi.


Av. Mehmet Burak Atak, 2019 yılında Türkiye’nin çeşitli yerlerinde insanların kaybolmaya başladığını ve bu durumun hukuki süreçlerini anlattı. Atak, “Kaybolan adamın ailesi başvuru yapıyor fakat makul mantıklı bir cevap alamıyor, çözüme yönelik bir karşılık bulamıyor.” dedi. Atak, bu süreçte hukukçuların ve toplumun duyarsızlığını eleştirdi ve bu duyarsızlıkları aşmak için bir eğitim önerisi sundu.


Atak’ın önerdiği eğitim, insan hakları kavramının neden var olduğu, rutin kullanılan hukukun neden yeterli gelmediği, siyaset hukuk ilişkisi, devlet ve bireyler arasındaki güç dengesi, insan hakları konusundaki anayasal güvenceler, yasama yürütme yargı ilişkilerinin insan haklarına etkileri, insan hakları ihlallerinin iddaa düzeyinde kalması ve kanıtlanmaması sorunu, insan hakları ihlallerine karşı kamu otoritelerinin ve toplumun tepkisizliği sorunu gibi konuları içeriyor.


M.A ise KHK ile haksız yere işinden ihraç edilmiş biri. Kurum başkanlığı görevini 8,5 yıl boyunca sürdürdükten sonra 2014 yılında istifa ettirildiğini ve sürecin nasıl geliştiğini detaylarıyla anlattı.


M.A, KHK ile ihraç edilmenin sadece bir işten ayrılma durumu olmadığını, aynı zamanda kişiye bir kimlik giydirildiğini ifade etti. Bu durumun, kişinin başka bir kimliğe sahip olmasını engellediğini ve devletin bu durumu bir zorunlu kimlik dayatması olarak kullandığını belirtti. M.A, KHK ile ihraç edilmenin kişinin sosyal yaşamını derinden etkilediğine ve toplumda da belirli bir damgalama yarattığına vurgu yaptı. Tüm bu süreci besleyen şeyin korku ile açıklanamayacağını, başka sebeplerin de olduğunu belirtti. 1930’larda Almanya’da Nazilerin Yahudilere yaptığı uygulamaların Amerika’da Yahudi düşmanlığını artırmış olması örneği ile bu yaşanılan durumların, insanların zihinsel çıkarımlarının bir sonucu olduğunu ifade etti. M.A, KHK’lıların kültürel olarak içerilmiş, yapısal olarak dışlanmış bir topluluk olduğunu belirtti. “Dindarca Öldürmek” adlı, Endonezya’daki 1965 komünist kıyımını anlatan kitabındaki durumun, KHK ile ihraç edilme durumuyla benzerlikler taşıdığına dikkat çekti.


Suriyeli mülteci ve insan hakları aktivisti Üsame El Buşi, yaşadığı zorlukları ve entegrasyon sürecindeki engelleri paylaştı. Üsame, "Bazen biri gelip bana, ‘ülkenden kaçmışsın’ diyor fakat o kişi, orada ne yaşadığımı, ne tür zorluklarla karşılaştığımı bilmiyor…” dedi. Hem ırkçılığa maruz kaldığını hem de sosyal hayatta zorluklar yaşadığını belirtti. Özellikle kimlikle ilgili yaşadığı sıkıntıları aktardı. Şu an bir çocuğu doğmak üzere olan Üsame, eşinin kimliği olmadığı için endişeli olduğunu ve bu sorunun henüz çözülmediği anlattı. "Sürekli bize ‘entegre olun, entegre olun’ diyorlar fakat aynı zamanda entegre olmamıza engel oluyorlar.” diyen Üsame entegrasyon sürecinin karşılıklı bir adım atmayı gerektirdiğini ifade etti. Suriyelilere yönelik negatif tutumların ve sürekli 'Suriyelileri göndereceğiz, sınır dışı edeceğiz' söylemlerinin entegrasyon sürecini zorlaştırdığını belirtti.


Vicdan Buluşmaları, her hafta farklı konuları ve kişileri ağırlayarak, toplumun farklı kesimlerinden sesleri bir araya getiriyor. Vicdan Vakfı, bu buluşmalar aracılığıyla toplumsal farkındalığı artırmayı hedefliyor. Bu buluşmalar, toplumun vicdanını harekete geçirerek, mağduriyetlerin giderilmesi için bir adım atmayı amaçlıyor. Vicdan Buluşmaları, her hafta olduğu gibi gelecek hafta da farklı konuları ve kişileri ağırlamaya devam edecek.

51 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page