top of page

Adaletin Savunucuları olarak Avukat: Hukuk, Vicdan ve Mesleki Dayanışma Üzerine Düşünceler

Güncelleme tarihi: 19 Ara 2024


Adalet, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan görünmez bir sütundur. Herkesin dilinde olsa da, her zaman hak ettiği değeri görebiliyor mu? Vicdan Vakfı Hukuk Komisyonu tarafından düzenlenen etkinlikte, avukatlık mesleği ve hukuk sisteminin geleceği üzerine derin değerlendirmeler yapıldı. Bir adalet krizinin ortasında, avukatların sadece mesleklerini değil, vicdanı ve toplumu da nasıl savunduklarına dair önemli ipuçları ortaya kondu.


Etkinliğin konuşmacılarından Av. Çiğdem Koç, avukatlık mesleğini sadece bir "iş" değil, bir vicdan pratiği olarak ele alarak çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi. Bu değerlendirmeleri takip ederken, aslında hukukçuların yalnızca mahkeme salonlarında değil, toplumun vicdanında da bir savaş verdiğini fark ettik.


Avukatlık: Toplumun Vicdanı mı, Yoksa Günah Keçisi mi?Ne yazık ki, toplumun avukatlara dair algısı çoğu zaman çarpıktır. “Onu nasıl savunursun?”, “Suçlunun avukatını savunmak doğru mu?” gibi sorular, hukukun en temel ilkesi olan savunma hakkını hiçe sayar.


Ancak bir avukatın rolü, bir kişinin suçlu olup olmadığını yargılamak değil, onun adil bir şekilde yargılanmasını sağlamak. Burada kilit nokta şu: Hukuk herkes içindir. Yani, bir kişinin suçlu olduğunu düşünsek bile, o kişinin savunmaya hakkı vardır. Eğer bugün bir suçlunun adil yargılanma hakkını reddederseniz, yarın masum bir kişinin hakkını da yok sayabilirsiniz.


Vicdan bu noktada devreye girer: Adaleti savunmak, zaman zaman rahatsız edici ve zorlu bir iş olabilir. Fakat bu işi üstlenen avukatlar, aslında toplumun vicdanını temsil ederler.

Genç Avukatlar: Zorluklarla Sınanan Bir NesilEtkinlikte ele alınan bir diğer önemli konu, genç avukatların karşılaştıkları ekonomik ve mesleki sorunlardı. Hukuk fakültelerinin kontrolsüz artışı, mezun olan avukat sayısındaki patlama ve düşük ücretler, mesleği özellikle yeni başlayanlar için sürdürülemez hale getiriyor.


Burada bir ironi var: Toplum, adaleti avukatlar üzerinden inşa ederken, aynı avukatlar hak ettikleri koşullardan yoksun bırakılıyor. Adaletin savunucuları, adaletsizliğin hedefi oluyor.

Bu durum yalnızca mesleki bir kriz değil, toplumsal bir krizdir. Genç avukatların karşılaştıkları ekonomik darboğaz, aslında adalet sisteminin geleceği adına önemli bir uyarıdır. Eğer bu sorunlar çözülmezse, adaleti savunan bir nesli kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.


Mesleki Dayanışma: Çözümün AnahtarıKonuşmalarda sıkça vurgulanan bir diğer konu ise mesleki dayanışmanın gücüydü. Avukatlar, yalnız olmadıklarını bilmek ve mesleki sorunlarına birlikte çözüm aramak istiyorlar. Dayanışma, yalnızca mesleki hakları savunmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal vicdanı da güçlendirir.

Vicdan Vakfı gibi platformlar, avukatların bir araya gelerek yalnızca bireysel değil, toplumsal çözümler üretmesine olanak sağlıyor. Bu etkinlikte de açıkça görüldü ki, dayanışma yalnızca bir ihtiyaç değil, bir zorunluluk.


Adalet Krizinin Çözümünde Vicdanın RolüAdalet, yalnızca mahkeme salonlarında aranan bir kavram değildir. O, bir toplumun her köşesine yayılmalıdır. Ancak bu, vicdan sahibi hukukçuların ve bireylerin çabasıyla mümkündür. Konuşmacıların da belirttiği gibi, vicdan olmadan adalet sağlamak imkânsızdır.

Hukuk, yalnızca yazılı kanunlardan ibaret değildir. O, adalet arayışının kalbinde, insanın vicdanında şekillenir. Bu yüzden avukatların sesine kulak vermek, aslında toplumun vicdanına kulak vermektir.


Etkinlikten çıkan sonuç çok net: Adaleti savunmak, zorlu ama onurlu bir iştir. Mesleki dayanışma, genç avukatların desteklenmesi ve toplumun adalet bilincinin güçlenmesi, ancak vicdanın rehberliğinde mümkün olabilir.


Toplum olarak şunu unutmamalıyız: Bir avukatın sesi kısılırsa, adalet de susar. X (Twitter) üzerinden 15 Aralık 2024 Pazar akşamı yayınlanan etkinliğimizi Youtube kanalımızdan ve aşağıdan dinleyebilirsiniz:



 
 
 

Comments


bottom of page