
HAFTANIN ÖRNEK VİCDAN DAVRANIŞI: BM Özel Raportörü Francesca Albanese’in İsrail’in Soykırım Suçunu Belgeleme ve raporlama cesareti
- Uğur Karaduman
- 25 Eyl
- 2 dakikada okunur
Vicdan Vakfı gönüllüleri olarak, her hafta dünyadan bir vicdan davranışını seçiyor ve bunu görünür kılmaya çalışıyoruz.
Bu hafta gönüllülerimizin seçmiş olduğu örnek vicdan davranışı, sadece bireysel bir tutum değil; aynı zamanda kurumsal sessizliklere, siyasi baskılara ve diplomatik engellere rağmen sergilenen bir hukuki cesaret ve vicdani duruş örneği.
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Francesca Albanese, son iki yılda hazırladığı raporlarla, uluslararası hukuk çerçevesinde İsrail’in Gazze’deki eylemlerine dair “soykırım” tartışmasını BM düzeyinde ilk kez bu kadar net biçimde gündeme taşıdı.
Mart 2024’te İlk Uyarı - “Soykırımın Anatomisi”
Albanese, Mart 2024’te BM İnsan Hakları Konseyi’ne sunduğu “Bir Soykırımın Anatomisi” başlıklı raporunda, İsrail’in askeri operasyonlarının “soykırım yapıldığına inanmak için makul nedenler” taşıdığını ifade etmişti.
Rapor, BM Soykırım Sözleşmesi’nde tanımlanan beş unsurdan üçüne dair ciddi bulgular içeriyordu:
• Grup üyelerini öldürmek,
• Ciddi bedensel veya ruhsal zarar vermek,
• Yaşam koşullarını yok edecek ortamlar yaratmak,
Ayrıca raporda, 7 Ekim 2023 sonrası Gazze’de yürütülen saldırıların “soykırım eşiğini geçtiğine” dair haklı gerekçeler bulunduğu vurgulandı. Albanese’nin dili hukuki olarak dikkatliydi; “kesin soykırım” ifadesinden kaçınarak, güçlü bir şekilde “soykırım şüphesi için makul temel” ortaya koydu.
Temmuz 2025: “Artık Saklanamaz, Soykırım Belgelenmiştir”
Albanese, Temmuz 2025’te yayımladığı ikinci raporunda, bu kez çok daha doğrudan bir dil kullandı. Önceki hukuki temkinin ötesine geçerek, İsrail’in eylemlerinin artık saklanamaz bir şekilde soykırım suçu oluşturduğunu açıkça belirtti.
Bu, BM düzeyinde bir raportör tarafından yapılmış ilk açık “soykırım suçlaması” oldu.
Albanese, Gazze’de yaşananları yalnızca belgelemekle kalmadı; uluslararası toplumun suskunluğu karşısında vicdani bir duruş sergileyerek, raporunu yayınladıktan sonra dünya çapında ağır siyasi ve diplomatik baskılara maruz kaldı.
“Baskılara Rağmen Vicdanın Arkasında Durabilmek”
Albanese’nin bu çıkışı, özellikle ABD ve İsrail gibi ülkelerden sert tepkiler aldı:
İsrail, ülkeye girişini yasakladı.
ABD, Albanese’ye ekonomik yaptırımlar uyguladı ve resmi yaptırım listesine aldı.
Rapordan sonra fiziksel tehditler aldığı ve güvenliği için özel önlemler alındığı açıklandı.
Tüm bu baskılara rağmen geri adım atmadı. Ne raporunu geri çekti ne de sözlerinden döndü. Çünkü onun için bu yalnızca bir görev değil; vicdanın ve hukukun kesiştiği noktada üstlenilmiş bir sorumluluktu.
Neden Bu Davranışı Seçtik?
Çünkü Francesca Albanese, sessizliğin egemen olduğu bir yerde söz almayı seçti. Konuştuğu şey yalnızca yasal metinler, rakamlar ya da diplomatik yorumlar değildi; o, insanlığın ortak vicdanına seslenen bir çağrı yaptı.
2024’te uyarılarını dile getirmişti; ancak bu çağrı karşılık bulmadı. Yine de susmadı. Bu kez, 2025’te, o görmezden gelinen uyarıların nelere mal olduğunu gösteren vahim bir insanlık tablosunu belgelere, tanıklıklara ve soğukkanlı bir kararlılığa dönüştürdü. Onun raporu, yalnızca olanları değil, göz göre göre gelmiş bir felaketin kaydını tuttu.
Bu, sadece bir hukukçunun görev alanına giren teknik bir raporlama değil; en kırılgan anlarda bile susmamayı seçen bir vicdanın kararıydı. Francesca Albanese’nin bu duruşu, kişisel cesaretin ötesine geçerek bize şunu gösterdi: Uluslararası adaletin en zayıf kaldığı yerde bile hâlâ gerçeğin ve insanlığın yanında durmak mümkündür.
Çünkü bazen vicdan, yalnız kalmayı, dışlanmayı ve hatta cezalandırılmayı göze alarak, gerçeği savunmaktır.
Ve biz tam da bu yüzden, bu haftanın örnek vicdan davranışı olarak Francesca Albanese’nin cesaretini, kararlılığını ve insanlığa olan sadakatini görünür kılıyoruz.
İnsanlık için atılan her adım değerlidir.
Birileri var hala insanlığın haysiyetini kurtarmaya çalışan...